Rasyonel dusunce adina bir gereklilik oldugundan konsept olarak yaklasildiginda, dikkat edilmezse toplum, insan ve elbette bunlara bagli gundelik hayattaki turlu cesitli yansimalari onemsizlesebilecek, fasist ideolojilerin, sistemlerin ogretisidir. Sahip olma ve getirdigi guc (misal ABD’nin Irak’ta var olmasi yaygin olarak petrol icinmis gibi dusunulse de, aslinda bolgedeki politik ve tabii ekonomik soz ve eylem gucunu pekistirmek icindir), egemenlik kapasitesi ve manipulasyon yetisi, insanlarin nicin savastigi uzerine hatasiz yerlestirilebilecek nedenler arasinda sayilabilir. Kavramlari sosyal gercekliklerinden veya ornek-uygulamalarindan ayri tutarak veyahut bu iliskiye gerekli vurguyu yapmayarak olusacak siniflandirmalar, analizler, konuya yalnizca terminolojik yaklasma hatasinda bulunup, epistemolojik ongoruden yoksun kalabilirler. Zira militer sistemlerin gozbebegi orduyu meslek icra edilen bir kurum, askerligi de profesyonel bir meslek, uzmanlik alani haline getiren rejimler ile; insan dogasina atfedilerek tartismasiz kabul goren, insanin dogasindan bilinen (orn. savasmak), yansiz ve nesnel oldugu inanci sistem tarafindan cesitli yollarla yayginlastirilmis (dominant) bilgiyi olusturan iktidarlar aynidir. Bunu gozden kacirmak, orduya yuklenecek nostaljik ve de hissi niteliklerin daha da kutsallastirdigi profesyonel is tanimlarini desifre etme yetisini bizden alir goturur; Michel Foucault’in deyimiyle gizlenen soylemsel yapiyi iyice kemiklestirir. Savasin ve kaynagi olan militarizmin mesrulastirilmis motivasyonlarini cozmek icin de bu iktidar ve bilgi iliskisi ve hatta iktidar ve inanc iliskisi her daim aklimizda olmalidir. Zira militer mentalite, kesinlikle mumkun olan alternatif toplum duzenlerini, dogaya aykiri ve dolayisiyla imkansiz gosterme kabiliyetini bu iliskilere ve bunu goremeyen bizlere borcludur. Can kayiplarinin, sehitlik mertebesiyle sereflendirilmesi; olenlerin olmeden once, savasta yakinlarini kaybedenlerin de sonradan (veya her daim) sorduklari ‘nicin savasiyor(uz) sorusunu kafasi karisik, gerceklikten kopuk duygusal bir patlamaya donusturur, bogar. Soruda israr edilmesi halinde cevap milliyetcilikten, vatanseverlikten, ummetcilik veya (enustunculugu de –supremcy- icine dahil etmekte bir beis gormedigim) bireyci ozgurluk inanclarindan gelir, bu yolla yakinanlar sisteme geri kazandirilir.
Bildigimiz anlamda savas, iddia edilenin aksine dogada yer almaz. Hele ki kendi cinsini yok etmek ne bir icgudu veya durtudur, ne de insan dogasina aittir. Kapitalizm, emperyalizm, fasizm vb sistemlerse, kendinden olani veya herhangi bir varligi hayatta kalma amaci harici bir sebeple yok etmeyi, dogada var olan sarta bagli oldurmeyle es tutarak, dogallik argumanini besler. Militarist sistemlerin bir baska stratejik basarisi da bence militarist toplum belirtecleri olarak yalnizca askeri yonetimleri veya ordu mensubu olmaya devam eden devlet baskanlarina sahip olmayi one cikarmalaridir. Boyle olmayan sozum ona demokratik, bariscil ve hatta tarafsiz devletler, ordularini goreve cagirma nedenlerini business jargonuyla (ve/veya ulusal tarihle yakindan baglantili duygusal soylemlerle) anlatir, sirket modelinde yurutulen ulke yonetiminin optimum verim alinabilecek karari gibi gosterirler. Iste bu nedenle de, militer soylemleri saklandiklari deliklerinden cikarmak, afise etmek icin bu kulturlerin ardindaki konseptleri, bu konseptlere sikica bagli militarist gostergeleri, bilgi kaynaklari, bilgi paylasim yontem ve aglarini, bilgi onderlerini incik cincik etmek gerekir.
Konu buradan devletlerin ortaya cikisi, ulus devletlerin devreye girmesiyle, ajite edici cesitli sebeplerle mesrulastirilan (veya buna gerek dahi gorulmeyen) fetih amacli savaslarin, yerini daha sofistike ve devletce yasallastirilmis sebeplere birakmasina gelebilir. Bu ‘yasal’ yani mesru sebepler arasina, basi ceken milliyetcilik harici, mesela vatanseverlik, emperyalizm, totalitarizm, cinsiyet ayrimi, ustunculuk ve irkcilik da rahatlikla eklemlenebilir. Guc iliskilerinden kaynakli sebepler harici savas, ayni zamanda bireyler uzerinden toplumun genelini devlete (ekonomik sebeplerle mecburen) bagimli ve (milliyetcilik sayesinde duygusal nedenlerle) adanmis kilar (varlik, ondan daha yuce, kolektif oldugu yalaniyla olusturulan bir ust varliga armagan edilir). Bu adanmislik ve bagimlilik icin yaratilacak veya var olani cilalayacak iliskiyi Aldous Huxley “an encyclopedia of pacificm" kitabinda sahane kuruyor ve diyor ki, “milliyetci putperestlik, kisisel asagilik hissini yatistirir, keser.” (Buradan spor izleyicileri, ozellikle futbol maci izleme rituellerine selam cakiyorum.)
Iradesiyle kan bagi kesilmis insan, ulus devlet, sinif, irk soylemleriyle, ‘digerleri’ uzerindeki hem bireysel hem de komunal ustunluk ihtiyacini tatmin eder, bir tasla iki kus vurmus olur. Milli guvenlik ve kisisel guvenlik aynidir ve ordu sayesinde korunmaktadir. Bu nedenledir ki militarizm tesiri son derece kuvvetli, ideolojik bir yurutectir. Burada araya teknolojik gelismeyle kafayi cizdirtici bir paralellik gosteren vahset uygulamalari da eklenmelidir. Bu noktada da Hannah Arendt’e basvurabiliriz. Siddet uzerine kitabinda Arendt, rasyonalist militarist amaclardan bahseder ve militarizm lehinde ikna yontemlerinin zafer soylemlerinden barisin en etkili koruyucusu olarak caydirma politikalarini koyar. E tabii bu noktada en guzel orneklerin basinda nukleer silahlanma gelir. Hepi topu caydirma amacli bir silahlanmadir, butunuyle barisa hizmet eder (!) Devlet de elbet tehdit olarak iddia edecegi bir durum ortaya ciktiginda bu imtiyazini guc kaynagi olarak kullanacak ve savas acacaktir.
Aslinda benim en cok ilgimi ceken militarist ikna yontemlerinin basinda cinayet / vatana ihanet tantanasi gelir. Azicik bundan da bahsedip istemeden uzun olan bu yazimi sonlandirmak istiyorum. Yani aslinda kisaca, hatirlatmak maksatli ortaya atacagim sey sudur: geliskin modern toplumlarda ve gelismekte olanlarda kisinin vatanina ihanet etmesi, cinayet islemek gibi yuz kizartici, adi ve affedilmez suclarla dolayli yoldan kanunen bir tutulur. Bu carpik ve akil almaz durum, ne yazik ki yalnizca yasalarla degil, ondan da kuvvetle toplum tarafindan, kisisel onurla bir tutularak (mesela namus borcu) korunur. Iste bunu demek istedim. (Aslinda bu vesileyle, savas zamani tecavuz vakalari Pippa Bacca tecavuz ve cinayetine super baglanir ya, ben sadece boyle kancikca bahsetmis olayim).
Thursday, April 17, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
2 comments:
adam gibi yazsan diyorum... Paris falan???? Alooo kime diyorum???
wonderful blog
comment on mine if u plz
www.theway2profits.blogspot.com
Post a Comment