Saturday, November 24, 2007

Nezih bir eylemden donuyorum

Bugun Miami'de bir eyleme katildim. Birkac hafta once cenazesine gittigim Gracia "BG" Beaugris ve oldurulen diger 3 siyah kisi adina, polis merkezi onunde yapildi eylem. Onemli ve guzeldi elbette ama daha once dahil oldugum, gormeye alistigim eylemler gibi degildi. Kuralina uygun yapilinca dikkat cekme ihtimali o kadar dusuk ki eylemlerin.. gibi geldi bana hep. Yanlis dusunuyorum belki de, emin oldugum seyler parmakla sayilabiliyor artik. Baska bir yer burasi. Fasist polis yazma dediler, basimiza bela aliriz. Ben fasist diye bagirmaya aliskinim ama? (diyosun) Fasist diye bagirabilmek ozgurluk mu peki?

Quilapayún'un El pueblo unido jamas sera vencido'su Ingilizce versiyonuyla tekrarlandi defelarca. The people united will never be defeated seklinde. (Sarkiyi ilk dinledigim zamani hatirliyorum. Ortaokul son sinif. Kadikoy Anadolu'da sol gruba girmisim, gururluyum, toplantilar guzel geciyor falan. Babam da bana devrim sarkilari kasetlerini vermis, dinle diyor. -Duzeltme yapmam lazim. Babam al evladim dinle demedi tam olarak. Bana oyle gelmisti, salon masasinin uzerine sergiler gibi yaymisti. Odamdan gelen sesleri duydugu halde bir sey dememesi, ozellikle biraktigini dusundurmustu bana. Onemli bir detay mi? Olmayabilir tabii- Dinliyorum, cok pis etkiliyor sarkilar ama ne diyorlar bilmiyorum. Bu sarkiyi da ezberlemistim dinleye dinleye. Eniyini volkin ayu volkin ezberleri gibi tabii.) (Uvak! Uvak! likupiir!) Sonra arada What do we want? Justice! When do we want it? Now.. Bu sloganin ritmi bana Karadeniz horonlarini hatirlatti. Daha ziyadesiyle Artvin horonlarini. Miami-Dade, you can't hide, we charge you for genocide da dendi. Killer cops to the jail dendi. Olen 4 kisiyi temsilen kartondan 4 siyah tabut vardi bir de. Torensi bir yuruyusle polis merkezinin kapi dibine, cimenlerin uzerine birakildi. Birkac polis gelip bakti. O arada fotograf cekti herkes. Ben de cektim cek-atimla. (Temel'in biri Amerika'da eyleme katilmis...) Herkes kendine pankartlar hazirliyordu ortaya kurulmus masada. Iste ben de kendiminkini hazirlarkene fasist polis demek istedim, deme dediler. Bildigim eylemlerden farkliydi bu. Temiz, sade ve kendi halinde gibi. Belki de bana oyle gorundu bilemiyorum. Kotu mu ki bu? 3 saat boyunca sinirlari polis barikatlariyla belirlenmis alanda don don durduk. Konusmalar yapildi tabii, olen cocuklardan birinin annesi, polis binasina donup oglunun nicin olduruldugu sordu ciglik cigliga. O sirada BG'nin kardesi yanimda duruyordu. Ifadesiz bir yuzle konusmalari dinliyor, donenleri izliyordu. O donmedi. Ailecek gelmislerdi. Uzerlerinde ogullarinin resmi olan t-shirtler vardi. Caresiz hissettim kendimi. (Niye anacigim ya, nedir bu Cezmi Ersoz hassasiyetin) Mikrofon bozuktu ama kulagim yine de konusulanlardayken, yola yaklastim. E-5 tadinda, gidis-donus bir yol uzerinde oldugu icin merkez, yanimizdan vizir vizir arabalar geciyordu. Otobus soforleriyle kesisti gozum once, el salladim, onlar da korna caldilar. Megafondan slogan cigiranlardan biri bana gelip aferin iyi fikir dedi. O zaman hepimiz el salladik arabalara, pankartlari okuyabilmeleri icin kaldirarak. El salladilar, korna caldilar, hareket cektiler, durup sohbet ettiler vs. Kameralar da geldi bir anda, fotograflar cekiliyordu. (Tabii kameralar biz el salladik diye gelmedi. Yazinin romantik gidisati oyleymis gibi hissettiriyor, aldanmayin). Ben de cektim ama manuelimi getirmedigim icin bir yandan da pisman oldum. Cek-at'la ne yakaladiysam yakaladim artik. Cathy (benim hocanin arkadaslarindan) beni habire birilerine takdim etti. Ilk cumlelerden biri "Aylin is Turkish". Minik bir es ve ardindan saskinlik. Simdi harbiden de bu eylem icin kalkip Turkiye'den geldigimi dusunmemislerdir herhalde ama hani oyleymis gibi bir saskinlik soz konusuydu bazilarinda. Iyi hissettiler ama herhalde, ne diyecegim zaten. "Geciyordum, doneyim sizinle dedim"?

Donuma kadar olmasa da, munasip bir oranda islanmama sebep olan bir yagmur da vardi. Bu insanlarin cogunu henuz ikinci kez goruyorum ama cenazeden beni hatirlayanlar cikti, selamlastik, konustuk. Cenazede bir adam beni boyle kucakladi, elimi sikti uzun uzun, seni gordugume cok sevindim, uzun zamandir gorusmemistik dedi. "Miami aktivist camiasi" ile beni tanistirmaya getirmis sevgili hocam da bonlesti bir kac saniye.. Gozlukleri arkasindan supheyle bana bakti, dudaklarini buzdu. Cok komik gorunuyordu, o yuzden hemen mudahale etmedim. Sonra da "oyle guzel dedi ki, o ben degilim diyemedim" dedim. Durum acikliga kavusunca guldu hoca. Adamcagiz sonra anlar herhalde beni birine benzettigini diye dusundum. Gel gor ki bugun o da oradaydi ve beni gordu ama yine baskasinin anilariyla gordu. (sevgili arkadasim seni bir kez daha aniyorum. Anladiysan sen oldugunu kusuruma bakma, densizlik.) Cok merak ettim bugun ben kimim diye. Bir ara uzaktan bana bakip "seni gidi seni, naber kiz" gibi bir seyler dedi eliyle koluyla. Merakim iyice artti. Kimim ben? Yapilir mi bu bana?

BG'nin kardesi kafama takilmis durumda. (Anacligimi azaltici hap kullanmaya razi olmak uzereyim). 14-15 yaslarinda bir delikanli. BG'ye cok benziyor. Birkac sene once Haiti'den gelmis. Ingilizce'si zayif. Haiti'nin durumu malum, Bir umut Amerika'ya gelinmis (kisaca boyle denebilir ama yetersiz bir aciklama tabii). Little Haiti var Miami'de diye buraya goculmus belki. Stigmanin allahini yasiyor cocuk. Yuruyusu, konusmasi, bakislari herseyi nefret uyandiriyor kardesini vuran gibilerin gozunde. Vesikalik fotolar gibi hayatlari. Suratsiz, tehditkar, terorist, katil bakislar. Ben de oyleyim misal hemen hemen butun vesikaliklarimda. Pasaportumdaki daha da icler acisi. (Nasil aldilar beni bu ulkeye bilmem, hele ki diger vizeler de goz onune alininca). Donmedolap eyleminin pek de etkili degilmis gibi gelmesinin bir sebebi de, icimdeki terorist olabilir. Icinizdeki terorist. Hepimiz teroristiz! Terorist kim? Ben! Ben! Ben! ... (Sonradan ekleme: Ben bu son birkac cumleyi -ve yazinin buyuk bir kismini- tekrar okurken enseden yukari dogru elimi soyle bir teget savurayim, surteyim istedim kafama; cok fena yaziyorum cok. Ibret olsun diye de birakiyorum oylece.) (Akilli ol)

Bende bir huzursuzluk vardi eylemde. Eylemin kendisiyle ilgili bir huzursuzluk bu sanirim. Dilime geliyor ama bilmiyorum hala nedir. Boyle disinde bir sey kalmis alamiyorsun; seffaf sumuk akti akacak, el atamiyorsun; biri arkana saka kagidi yapistirmis; pantolon agin yirtilmis olabilir.. Bu da degil tam.. Yazarken bile ayni sey. Acaba bu Miami'deki neredeyse tum siyahlarin katildigi genis capli bir yuruyus olsaydi, mesela South Beach'de veya bugunku yerde. Ne olurdu? BG'nin kardesi ne yapardi? (Bi sik yapmazdi) Cenazeye gittim diye mi boyleyim? Tas degilim ya etkilendim elbet; BG'yi "view" ettim. Kardesimle ayni yasta -19-, kafadan yedigi iki polis kursununun etkisi basariyla gizlenmis. (Simdi de kafadan degil, gogsunden yemis diyorlar, neticede olmus arkadas) Baptist kilisesi zaten, balyozla saldiriyor sinirlere. Unutamadim arkadasinin tabut basindaki caresiz halini. Bu kitlesel olarak bambaska bir seye donusmeliydi sanki ama. Ya buralar buna musait degil, ya da ben anlamaya musait degilim. (Alismadigimdan da degil, aptalligimdan musait olmayabilirim.) Boyle evimin salonundan biraz daha buyuk bir alanda, edeplice donmek, tam da arkama benimle tasak gecen bir yazi asilmis gibi hissettirdi. Devlet baba basimi oksadi uslu oldugum icin sanki; (bunu Turkiye'de hissetmedim mi? Hem devletten, hem de pankart sahiplerinden pandik yedi oradaki eylemler de elbet). Ondan diyorum bundan daha baska bir sey niye olamadi diye. Gunlerdir dolaniyor eylemin olacagi haberi. 100 kisi anca olunmustur herhalde. Donduk durduk, episodic haber olalim diye kameralara poz verdik. "Story" olduk. Baska birsey olmaliydi. O da degil, bu da degil. Yeni bir sey tanimlanmaliydi. Uyumlu olma sarti aranmayan bir yol. Verilenden gayri. Verileni almiyor bunye ne yapabilirim. Bu mudur icimizdeki ofkeye reva gorulen eylem, gosterge? Sacmaliyorum ben. Fena sacmaliyorum. Sinuslerim agriyor, gozlerim yaniyor. WRL makalesini hala yazmadim. Yazmak ne kelime, dokumanlari tam olarak okuyamadim bile.

Cok cahilim. Kutuphanede yasamak istiyorum bir sure. Bir kahve termosu, uyku tulumu, dis fircasi ve macunu. Kulaklikla muzik dinleyebilecegim herhangi bir sey.. Kutuphaneye her gittigimdet, (veya bir kitabevine ama kitabevine zaten bu niyetle giderim) mutlaka raftan baska kitaplar da almis olarak cikiyorum. (cisimi yaporum, cisimi yapoorum popom kuru kaloo) Boynum, kollarim agriyor. Ruhum daha da agriyor, hepsini okumaliyim, cok cahilim diye. Zaman hic yetmiyor, kutuphane mailler atiyor, getir artik kitaplari, sictirtma diye. Daha beteri, okudugum eski kitaplara ait unuttugum seyler cikiyor ortaya. Cok fena oluyorum. O kitaplara yazdigim notlar, hersey Istanbul'da. Notlarimi istiyorum.

25 Kasim 2007 Miami Herald'indan:

(http://www.miamiherald.com/news/miami_dade/story/319739.html

No comments: