Thursday, April 17, 2008

Militarizm uzerine

Rasyonel dusunce adina bir gereklilik oldugundan konsept olarak yaklasildiginda, dikkat edilmezse toplum, insan ve elbette bunlara bagli gundelik hayattaki turlu cesitli yansimalari onemsizlesebilecek, fasist ideolojilerin, sistemlerin ogretisidir. Sahip olma ve getirdigi guc (misal ABD’nin Irak’ta var olmasi yaygin olarak petrol icinmis gibi dusunulse de, aslinda bolgedeki politik ve tabii ekonomik soz ve eylem gucunu pekistirmek icindir), egemenlik kapasitesi ve manipulasyon yetisi, insanlarin nicin savastigi uzerine hatasiz yerlestirilebilecek nedenler arasinda sayilabilir. Kavramlari sosyal gercekliklerinden veya ornek-uygulamalarindan ayri tutarak veyahut bu iliskiye gerekli vurguyu yapmayarak olusacak siniflandirmalar, analizler, konuya yalnizca terminolojik yaklasma hatasinda bulunup, epistemolojik ongoruden yoksun kalabilirler. Zira militer sistemlerin gozbebegi orduyu meslek icra edilen bir kurum, askerligi de profesyonel bir meslek, uzmanlik alani haline getiren rejimler ile; insan dogasina atfedilerek tartismasiz kabul goren, insanin dogasindan bilinen (orn. savasmak), yansiz ve nesnel oldugu inanci sistem tarafindan cesitli yollarla yayginlastirilmis (dominant) bilgiyi olusturan iktidarlar aynidir. Bunu gozden kacirmak, orduya yuklenecek nostaljik ve de hissi niteliklerin daha da kutsallastirdigi profesyonel is tanimlarini desifre etme yetisini bizden alir goturur; Michel Foucault’in deyimiyle gizlenen soylemsel yapiyi iyice kemiklestirir. Savasin ve kaynagi olan militarizmin mesrulastirilmis motivasyonlarini cozmek icin de bu iktidar ve bilgi iliskisi ve hatta iktidar ve inanc iliskisi her daim aklimizda olmalidir. Zira militer mentalite, kesinlikle mumkun olan alternatif toplum duzenlerini, dogaya aykiri ve dolayisiyla imkansiz gosterme kabiliyetini bu iliskilere ve bunu goremeyen bizlere borcludur. Can kayiplarinin, sehitlik mertebesiyle sereflendirilmesi; olenlerin olmeden once, savasta yakinlarini kaybedenlerin de sonradan (veya her daim) sorduklari ‘nicin savasiyor(uz) sorusunu kafasi karisik, gerceklikten kopuk duygusal bir patlamaya donusturur, bogar. Soruda israr edilmesi halinde cevap milliyetcilikten, vatanseverlikten, ummetcilik veya (enustunculugu de –supremcy- icine dahil etmekte bir beis gormedigim) bireyci ozgurluk inanclarindan gelir, bu yolla yakinanlar sisteme geri kazandirilir.

Bildigimiz anlamda savas, iddia edilenin aksine dogada yer almaz. Hele ki kendi cinsini yok etmek ne bir icgudu veya durtudur, ne de insan dogasina aittir. Kapitalizm, emperyalizm, fasizm vb sistemlerse, kendinden olani veya herhangi bir varligi hayatta kalma amaci harici bir sebeple yok etmeyi, dogada var olan sarta bagli oldurmeyle es tutarak, dogallik argumanini besler. Militarist sistemlerin bir baska stratejik basarisi da bence militarist toplum belirtecleri olarak yalnizca askeri yonetimleri veya ordu mensubu olmaya devam eden devlet baskanlarina sahip olmayi one cikarmalaridir. Boyle olmayan sozum ona demokratik, bariscil ve hatta tarafsiz devletler, ordularini goreve cagirma nedenlerini business jargonuyla (ve/veya ulusal tarihle yakindan baglantili duygusal soylemlerle) anlatir, sirket modelinde yurutulen ulke yonetiminin optimum verim alinabilecek karari gibi gosterirler. Iste bu nedenle de, militer soylemleri saklandiklari deliklerinden cikarmak, afise etmek icin bu kulturlerin ardindaki konseptleri, bu konseptlere sikica bagli militarist gostergeleri, bilgi kaynaklari, bilgi paylasim yontem ve aglarini, bilgi onderlerini incik cincik etmek gerekir.

Konu buradan devletlerin ortaya cikisi, ulus devletlerin devreye girmesiyle, ajite edici cesitli sebeplerle mesrulastirilan (veya buna gerek dahi gorulmeyen) fetih amacli savaslarin, yerini daha sofistike ve devletce yasallastirilmis sebeplere birakmasina gelebilir. Bu ‘yasal’ yani mesru sebepler arasina, basi ceken milliyetcilik harici, mesela vatanseverlik, emperyalizm, totalitarizm, cinsiyet ayrimi, ustunculuk ve irkcilik da rahatlikla eklemlenebilir. Guc iliskilerinden kaynakli sebepler harici savas, ayni zamanda bireyler uzerinden toplumun genelini devlete (ekonomik sebeplerle mecburen) bagimli ve (milliyetcilik sayesinde duygusal nedenlerle) adanmis kilar (varlik, ondan daha yuce, kolektif oldugu yalaniyla olusturulan bir ust varliga armagan edilir). Bu adanmislik ve bagimlilik icin yaratilacak veya var olani cilalayacak iliskiyi Aldous Huxley “an encyclopedia of pacificm" kitabinda sahane kuruyor ve diyor ki, “milliyetci putperestlik, kisisel asagilik hissini yatistirir, keser.” (Buradan spor izleyicileri, ozellikle futbol maci izleme rituellerine selam cakiyorum.)

Iradesiyle kan bagi kesilmis insan, ulus devlet, sinif, irk soylemleriyle, ‘digerleri’ uzerindeki hem bireysel hem de komunal ustunluk ihtiyacini tatmin eder, bir tasla iki kus vurmus olur. Milli guvenlik ve kisisel guvenlik aynidir ve ordu sayesinde korunmaktadir. Bu nedenledir ki militarizm tesiri son derece kuvvetli, ideolojik bir yurutectir. Burada araya teknolojik gelismeyle kafayi cizdirtici bir paralellik gosteren vahset uygulamalari da eklenmelidir. Bu noktada da Hannah Arendt’e basvurabiliriz. Siddet uzerine kitabinda Arendt, rasyonalist militarist amaclardan bahseder ve militarizm lehinde ikna yontemlerinin zafer soylemlerinden barisin en etkili koruyucusu olarak caydirma politikalarini koyar. E tabii bu noktada en guzel orneklerin basinda nukleer silahlanma gelir. Hepi topu caydirma amacli bir silahlanmadir, butunuyle barisa hizmet eder (!) Devlet de elbet tehdit olarak iddia edecegi bir durum ortaya ciktiginda bu imtiyazini guc kaynagi olarak kullanacak ve savas acacaktir.

Aslinda benim en cok ilgimi ceken militarist ikna yontemlerinin basinda cinayet / vatana ihanet tantanasi gelir. Azicik bundan da bahsedip istemeden uzun olan bu yazimi sonlandirmak istiyorum. Yani aslinda kisaca, hatirlatmak maksatli ortaya atacagim sey sudur: geliskin modern toplumlarda ve gelismekte olanlarda kisinin vatanina ihanet etmesi, cinayet islemek gibi yuz kizartici, adi ve affedilmez suclarla dolayli yoldan kanunen bir tutulur. Bu carpik ve akil almaz durum, ne yazik ki yalnizca yasalarla degil, ondan da kuvvetle toplum tarafindan, kisisel onurla bir tutularak (mesela namus borcu) korunur. Iste bunu demek istedim. (Aslinda bu vesileyle, savas zamani tecavuz vakalari Pippa Bacca tecavuz ve cinayetine super baglanir ya, ben sadece boyle kancikca bahsetmis olayim).

Sunday, April 13, 2008

Pippa Bacca

Bunu sozluge de yazdim. Dolayisiyla aradaki 'yazar', 'baslik' vs gibi sozleri yabancilamayin.. Bunu belirtme sebebim de, soz konusu kelimeleri ve onlara bagli ifadeleri duzenlemeye usenmemdir. Yoksa sozlukte yaziyorum diye duyurma niyetinde degilim, zira yazmiyorum. Yazdim saniyorum, caylakligin raconu bu. Sonsuza kadar san. (Yuttum vallahi bu son sozleri, gulug gulug yuttum)

elimden geldigince benden once yazilanlari okudum, hani tekrar tekrar bir seyler soylemeyeyim diye ve fakat gordum ki, en azindan bu baslik altinda cok da onemsenecek bir sey degil bu. zira ofkeyi duyurmaya, dokmeye, yer yer de serbetlemeye ihtiyac var. hepimizin uzuntu dolu mesajlari, olayin vuku bulabilmis olmasindan dolayi degil ama turkiye ve turkiye benzeri ulkelerin, diger ulkelere nazaran, boyle bir olayin gerceklesmesi icin tum politik, sosyolojik ve hatta sosyal psikolojik sartlara sahip oldugunu bilmemize ragmen kafamiza inen saskinliktan kaynaklanmaktadir, bana sorarsaniz tabii.

lanetlemeler arasinda misal bir yazar demis ki (kabaca, hatirladigim kadariyla alintiliyorum) ulkede gazeteler ve diger iletisim araclariyla duyuru yapilsa belki bu olmazdi vs. gazeteler ve diger iletisim araclariyla duyuru yapilsa dahi bu olay gerceklesirdi. bir kere zaten pippa'nin gezisinden gazeteler haberdardi. kayboldugu zaman ana basinda yer aldi. toplumda var olan kayitsizlik, 'sorun' insan gruplarini gorunmez kilma, elbette "toplumun aynasi" kitle iletisim araclarinda da var. baska sorular da bu noktada akla gelmiyor degil. mesela haberlesme araclari kac hanede var, kac kisinin hanesi var, kac kisi bunlari dinliyor, okuyor veya okuma biliyor, kac kisi bu haberleri umursuyor, kac kitle iletisim araci bu tur haberleri bas sayfadan, gorulebilecek buyuklukte veya dikkat kesilinebilecek uzunlukta veriyor?

burada konu insanlar sekse doysun yeter artik da degil. olmamali. sukunetimi bozacak gucte zirvaliklar bunlar. boylesi bir cozum onerisinin, her mahalleye bir okul acilsin, her seyin basi egitim ve/veya her seyin sorumlusu egitimden farki yok. gebze ve benzeri bolgelerde yasayan insanlarin, kendilerine birkac saat mesafedeki daha temiz pak ve ‘insan’ gibi sartlarda yasayanlara bakisinin, temiz paklarin onlara bakisindan farki yok. islenen sucun, adli ve ahlaki buyuklugu su goturmez; dogrudur, katiliyorum. fakat bunun yaninda mesela suclu kisinin sosyal sartlari hafifletici neden olarak gosterilemez denecektir. hakeza hafifletici neden bulmak derdiyle yanmiyorum, ne var ki bu sosyal sartlar, yani fiziki yasama kosullari, calisma sartlari (tabii bir is soz konusuysa), bir takim adi suclardan, bu suclarin ardindaki motivasyondan ayri dusunulemez. bu sebeplerin hicbirine luzum olmadan islenmis 'ayni' suclari koltuk altindan cikarmak da cok kolay elbette. ama burada amacim kefenin bir tarafina yuklenmek degil. kefenin bir tarafini parmagimla isaret edip, dikkat cekmek.

gebze'ye gittiniz mi hic bilmiyorum. ben bir ara sik sik darica'ya giderdim ve bunun icin yolum gebzeden gecerdi (toplu tasima araclari kullanmak kaydiyla). kendi basina ve haline birakilmis bolgelerdir bunlar. sekilsiz yapilasma dolayisiyla fakirlik goze batar. elbette bu fakirligin arasinda, 'bana bulasma da ne halt edersen et' diyen devletten ustaca koparilmis 'gayri-resmi' haklar ile olusturulmus tam da o fakirlige gore bir orman kanunundan guc alarak kalelerini dikmis, bolgeyi parsellemis cikar babalari ve capulcular da vardir. bunlarin cogu da, bir zamanlar ayni siddette fakirlik cektigi komsularini, eslerini dostlarini sogusleyen, ust tabaka fakirlerdir. bu bolgelerin kendi kurallari var dedim, soyle bir ornekle aciklayayim. bakimsiz, ilgiden yoksun evler nasil curur veya disaridan bir goze uyumsuz gorunse de kendi ic dinamiginde nasil carpik (ama yikilmak uzere) bir uyum yakalamis olursa; bu bolgelerde yasayan, kendi kaderlerine terk edilmis, ‘gorunmez’ kilinmis insanlar da, goze gorunen ve itilmelerinde garip bir sekilde onemli bir rol oynayan fiziki goruntulerine vurmus fakirlikleri ve 'cahillikleri' bir yana, kendi bolgelerinin (veya siniflarinin) kanunlariyla dovulmus ruhsal ve ahlaki halleri cercevesinde bir suregenlige sahiptir. caresizlik, hinc ve yalnizliktan beslenen bu carpiklik, pippa orneginde oldugu gibi kendini disariya duyuracak yollar bulur, olaylar yaratir. yaratir ki, bu carpikligin disinda kalanlar, carpikligi daha da itsin, ondan daha da tiksinsin.

sonu sevimsiz bitmemis bir baska ornek de, misal bir ara tv magazin programlarinin gerilimi durtukleyen muzigimsi bir seyle verdikleri ‘tinerci cocuklar arzu yanardag’a saldirdi’ haberi ve yanardag hanimefendinin ‘insan degil bunlar’ diye bagir bongur hezeyanlaridir (bu yanardag haberinden ayri olsa da, genel olarak televizyondan bu cocuklarin imdadina kosan da, onlari ayni hizda polise ihbar edebilen savas ay olmustur malesef). yine de ummak, dilemek insana mahsus. umuyorum ki, pippa’nin basina gelenler, beyaz gelinlikli mujde ar esprilerinden, ictenlikleri su goturmez ama bir yere varmayan, ic bosaltici serzenislerden oteye gecer. sacma bir insanlik gosterisi yapip suclu kisinin ezilmis, itilmis bir zavalli olarak bagra basilmasi da elbette normal olmaz. ve fakat turkiye oyle turkiye boyle, ah bu magandalar, avrupa burada biter arkadas gibi masa basi sohbetlerini de artik kesmek ve gozleri acmak lazim. sikayet edebiyati, su benden onceki 12 sayfada mutekerrir sekilde hatirlatilmis benzeri tecavuz ve/veya cinayet orneklerinden de anlasilacagi gibi, bir ise yaramamis olacak ki bu olaylar sikca tekrarlanmistir. ki turistlerin oldurulmesi harici bir ornek de verilmemistir, veya gozumden kacmistir bilemedim; ama misal kan davasi nedeniyle oldurulen yuzlerce genc kiz ve genc erkek de vardir, bunun harici baska benzeri cinayetler de mevcuttur, hatta bunlara faili mechullar, faili belli ama mudahale edilmeyenler de dahildir. bunlarin ozde birbirlerinden hicbir farki yoktur. genis (olcekte) bakmamiz, genis olcekte hareket etmemiz gerekmektedir. bu adam pippa'ya nasil tecavuz edebilmis, oldurebilmis ve sonra da gomebilmisse ve bunu yaparken bariz bir ahlaki yoksunluk icindeyse, bence biz de ayni hizla adami, adamin nezdinde de tum 'maganda', 'kiro' sifatina layik gorulen adamlari kiniyoruz ve bunu yaparken de bariz bir akli yoksunluk, buna bagli olarak mudahale ve eylem aczi icinde oluyoruz. mudahale gucu, akil tutulmasindan kurtulus, akli mengeneye almis, kendinden olani, yaratilmasinda payin olan 'canavar' bolgeleri gormezden gelmene sebep olan gucleri, sistemleri gormeyi gerektirir.

Thursday, April 10, 2008

Sozlukten arak: Annem kurt, babam arap, ben turkum

Sozlukten arakladigim bu basligin altina, yine sozlukte muzmin ve bir o kadar da gorunmez bir caylak olarak yazdigim kisa yaziyi buraya koyayim istedim. Zira konuyla hafiften alakali bir haber de okudum bugun Radikal'de. Tam su an, Atlanta Havalimani'nda beni Virginia'ya goturecek ucagi bekliyorum. Elimde kahve, onumde bilgisayar, karsimdaki basik ekran TV'de David Petraeus, Amerikan ordusunun Irak'tan nicin cikmamasi gerektigini anlatiyor. Uyumadim yine bir gun once, dolayisiyla iki gunum birbirine baglandi, bulandi. Havalimanlari da malum araf gibidir. Oyle takiliyorum. Sozlugun gorunmez 9. nesil caylaklarindan biri olarak, kelamimi buraya da atayim dedim. Malum gorunuyorum. Yahu arkadas ne onemliymis, nasil tatli bir egoymus, ne bicim bir aliskanlikmis gorunur olmak? Buyurun kucuk harfli Ibrahim Tatlises alintisi yorumum:

irak'taki egemen etniklerin adeta bir ozetini veren tumce. kurt de var, arap da var, turk(men) de var. 2003 isgali oncesi birbirleriyle gayet iyi gecindiklerini, komsuluk iliskilerinde bir husumet olmadigini ama bu isgalin, hem isgal kuvvetlerinin, hem de ulke icindeki uyuz danalarin cikarlarina pek guzel hizmet etmesi dolayisiyla islerin sarpa sardigini biliyor muyuz? biliyoruz tabii. (gerci sunu da eklemek lazim ki, bu etnik mesele, 90'larda dahi temcit pilavi islevi gormustur ama irak'ta yasayan halklarin birlikte yasayabilme icguduleri, ancak bir icgudu olarak yasayabiliyor olsa da, yerli yerindedir).buyuk orta dogu politikasi, plan procesi tanir mi etnik metnik, hepimiz turkuz gibi bir sey lazim. hepimiz irakliyiz diyecekler misal. tatli tatli gecinir gideriz, cesit cesit adet, gelenek var ne guzel saftorozlugundan nasyonel birlik beraberlige, rasyonel kapitalist demokrasiye gecis yapacak bir gun irak da. (uzun bir vakit alabilir elbet, zira kaos irak'in dogasi oldu artik); boylece de, tipki komsulari turkiye gibi, onlarda da farkli etnikler bir arada yasarken, kendilerine irakliyiz biz demezlerse hassas dengenin, ulke butunlugunun sarsilabilecegi inanci iyice oturacak, konu (farkli etniklerin bir arada var olma durumu) kendi katiksiz ve spontane kontekstinden alinip, modern millet-devlet soyleminde muhimlestirilecek, icinden korku teorileri uretilecek, herkes gizliden gizliye kendi grubunu (etnik, sirket, millet vs bunlar benzer seyler) destekler iken, sahtekarligin da bir adabi vardir mottosuyla eskaza kantarin topuzunu kaciranlar olursa hepimiz irakliyiz diye tum milleti sagduyulu olmaya davet edecekler, her iyi vatanseverin de yapacagi gibi. kaldi ki, komsulari turkiye gibi ulkenin ismi, ulkede yasayan egemen halk grubununun isminden turetilmemistir; dolayisiyla safti iyice kaymis bir milliyetcilige cok da fazla bel verilmeyebilir. ve fakat her iki durum da abd'nin isine gelir hale cevrilebilir. yani ister etnik ic savas olsun, ister hepimiz irakliyiz istikrarini bozmaya yeltenen, ses yukselten azinliklar problemi olsun. her yola gelir, esnek bir projedir orta dogu projesi. konu da oyle petrol metrol degildir tabii; artik nihayet bilindigi uzere konu bolgede bir sekilde politik bir guce sahip olmak, daha dogrusu var olan gucu pekistirip arttirmaktir. petrol bonus. tek bir irk veya etnik altinda birlesmek veya en cok kendi grubunun hakkini savunmak, oncelik kavgasina girmek, bu noktada aslinda ayni yola cikar, ayni amaca hizmet eder, ayni kaynaktan beslenir. bizde de (turkiye) durum bundan farkli midir? pek de degildir bence. dolayisiyla birakiniz kim nasil isterse oyle tanimlasin kendini. mujde ar da misal dunya vatandasiyim diyor. laf geldi mi? ar'in iyi niyetini seziyor olsam da, liberal ve kaypak kisilerce de rahatlikla motto haline getirilebilecek bu cumle, cumleyi sarfeden kisiyi bariscil mi kiliyor? e bu durumda tatlises, oyleyken boyle ama ben turkum dediginde niye $arlansin? o da kendince bir baris mesaji veriyor; bunu varligini dominanta baglayarak yapiyor ve adamcagizin aciklamasina butun olarak bakildiginda, soz konusu ifade birlik mesajiyla taclanmis bir bildiri gibi duruyor. aslinda demek istedigi turkiyeli'yim. mustafa kemal'in ne mutlu turkum diyen sozunu, yok o aslinda turkiyeli olmayi kastetti diye savunabiliyorsak, tatlises de bu aciklamasiyla savunulmayi hak ediyor. ilelebet populer, ilelebet ezici turkluk soylemi, turkiyeliyim deyince yumusuyor ve fasist bir soylem olmuyor nasil olsa, degil mi? ben de bu durumda, cumlede gecen turkum kelimesinin son iki harfini aliyor, kendi cebimden tatlises'e -iyeliyim'i hediye ediyorum. hayirli, ve de ugurlu olsun.

guncel guncel edit ve de ekleme:
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252646&tarih=10/04/2008pek sirin, pek barisa davet edici bir mesaj degil mi? 30 bin asker de herhalde irakli olmanin oneminin iyice idrak edilmesi icin talep edilmistir?

Redaksiyon sart: Su anlamda sart: Kurt, Arap ve Turkmen diye bahsederken Irak halkindan, diger ayrimlari, misal mezhebi fraksiyonlari da soylemek gerekirdi zira onlarin arasindaki gerilim, savas oncesinde de az cok var idi. Saddam rejimi zamaninda siddeti cokca hissedilmis ayrimlardi bunlar. Simdi de misal, artik herkese malum oldugu uzere, silahlari el altindan Sii ve Sunni taraflara kardes payi yapan Amerika mevcut. Bu gerilimlerin savas donemlerinde ayyuka ciktigini da, herhangi bir arastirmaya basvurmadan tahmin etmek mumkun olabilmelidir. Bunu boylecene not duseyim dedim.