Wednesday, February 6, 2008

Bir sasiran insanim ki sorma gitsin

Ben bu sasirma hallerime de bazen anlam veremiyorum. Kimse veremiyor, bazen gercekten bu saftirikligime engel olmaya calisiyorum, hayat 'kasari' edalariyla, pes ses tonumla konusuyorum falan ama yok abicim sivayamiyorum kararinca. Herkes de boyle biliyor beni, ilk birkac gun, ve hatta rekorum 4-5 aydir caktirmiyorum bu saskaloz hallerimi ama eh, bir sure sonra ele veriyorum kendimi. Heyhat, vallahi caresizim. Beni boyle hallerimle cok sevenler hatta sevimli bulanlar var. Booyle gozlerini aciyorsun, agzini ya buzuyor ya da sinek kacabilecek genislikte acik tutuyorsun, pek komiksin diyorlar. Iste bu Muge'nin senin 'ama' larin meshur demesinde bu da var. Isyan ediyorum, sasirmisim ya; ama nasil olur falan. Annemde ve hatta anneannemde de var bu; mesele irsi. Muhtemeldir ki bana gicik olanlar da vardir. Ne diyim ki? Dedim hatta, yapacak bir sey yok. Uzerinde calisiyorum arkadas, ama cok ufak ilerlemeler kaydedebildim bunca zaman. Misal bugun sasirdigim bir seyi anlatayim. Kutuphanedeyim. Elimde, yarinki tarih dersi icin hocanin rezerve ettigi pek muazzam kitap. Nasil bitirecegim ben bunu bir gecede diye kara kara dusunuyorum. Ne yapacagima karar vermek icin de, binanin girisinde, merdiven altindaki soteye gidiyor ve tekli koltuklardan birine ilisiyorum. Hemen yanimdakilerden ikisinde de, bir kizcagiz oturuyor. Araya Amerika'ya geldigimden beri sasirdigim, duzenli ve tutarli ayar oldugum bir tavri da sokayim cabugundan. Ayar oldugum sey, iste bu bahsettigim 'kizcagiz'in iki adet tekli koltugu, birine poposunu, digerine ayaklarini koymak uzere isgal ediyor olmasi; ayakkabilar cikmiyor elbette. Her ne varsa artik potinlerinin altinda, o koltuga gececek, oradan koltuga sonradan oturacak kisinin poposuna, onun poposundan da bilmem nereye, boylece karanfil elden ele (Edip Cansever'e terbiyesizlik gibi oldu bu karanfil gondermesi ama cok istedim kullanmak, densizligime verilsin). Bu kic koyulabilecek alan ayrilmis her mekanda, ortamda boyle. Neyse iste bu sadrazamin sol tasagi kizcagiz da, elindeki kalemi tikir tikir ede ede onundeki notlari okumaya calisiyor. Bir sure sonra baska bir kiz aramiza katiliyor, belli ki tanisiyorlar. Bu yeni gelen abla, diyelim ki adi Susan olsun, simdiden sonra Linda diye hitap edecegim sol tasak kizcagizla benim aramdaki iki koltukta karar kiliyor. An gecmiyor ki Susan, Linda'ya bir seyler soyleyerek aramizdan ayriliyor. Ben de trafigi yogun buldugum ve bilgisayardan bir sey kontrol edesim geldigi icin cantami toparlayip ayaklaniyorum. Tam yurumeye baslayacagim, bu Linda 'pardon bakar misin?' diyor bana. Donup, evet? diyorum. Bir sey soyluyor bana ama ben israrla anlamak istemiyorum, sacma bir hava var sozlerde zira, yorgunum ondan diye dusunup tekrarlamasini rica ediyorum kibarca. Tekrarliyor Linda ve ben yanlis anlamadigimi idrak ediyorum. Romali Perihan pozunu bozmadan, tebaasina seslenir gibi bana diyor ki, "ya simdi ben bu kizi cok da iyi tanimiyorum. Yani taniyorum ama sadece merhabamiz var. Simdi bir yere kadar gitti, esyalarini da bana emanet etti. O gelene kadar benimle burada kalir misin? Bir sey calindi, esyamda noksan var diyecek olursa ben sorumlu olmayayim." fgkf;glfgmsfgmfsgmflsg.
E pes.

No comments: