Sunday, February 10, 2008

Oncekinden devam ediyorum, yer yer tekrarliyorum

"Reflexivity" yok. Turkce'de dusunumsellik gibi tuhaf bir cevirisi var; o yuzden refleksivite diyeyim, olar mi? Neyse iste o yok gibi. Seylerle, kavramlarla hatta kendi oz deneyimlerimizle ne bileyim tozsel, dogrudan bir bag kuramiyoruz gibi. Acik arazideyiz yani surekli, koordinatlari tespit edemiyoruz. Kendi hayatlarimiza, onumuze konan gazete 'hikayeleri' (hatta haber metinleri diyelim), politik carpismalar, gelismeleri artik refleksiviteye donusturemiyoruz. Biraz manasiz geliyor boyle soyleyince, eksik cumlelerle karsiladigim icin dusuncelerimi ama demem o ki, herhangi bir surecin yapisini, gorduklerimizin aslinda gercek hayatin parcasi olmadigi 'gercegini' goremiyoruz. Filmdeki refleksivite budur mesela. Fakat bu ornek, paranoyaklik derecesinde bir kuskuyla karistirilmamali. Olaylari verili haliyle degil, olduklari gibi gorebilme gucu, suphecilik ve bilgi pesinde olma, bilgiye deger verebilme, bilgiyi isleyebilme, epistemolojik tutarlilik ve gucle alakali. Bunun bir de sosyal teorideki yeri, bu politika ve ideoloji tartismasina eklenir guzel guzel. Sosyal teoriye gore, en basit soylenisiyle kendine basvuru olarak refleksivite, gozlemcinin katilimindan bagimsiz olamayacak olan gozlemlerdir. Yani sen gozledigin ve hatta bizzat icinde oldugun bir seyi, durumu etkilersin. Etki tepki hikayesi yani.. Toplu eylemlerin derininde bu ihtiyac da var. Varligini dogrulamak. Ama bu boyle sahte ve gerceklerle tutarsiz 'ideolojiler' veya fikirler uzerinde gerceklestirilmeye calisilinca, acikli manzaralara gecis yapiyoruz. O mitingler, kipkirmizi eylemler, birliktelikler, traji-komik ve manasiz gondermeler (misal, karsi eylemlerde erkeklerin basortusu takmasi) ciddi bir israf. Fikir, akil, beden, hava israfi. Ekonomik ve sosyal israfi cabasi. Mudahil olma gerekliligi ve ihtiyacini karsilayacak, bunun gucune olan inanci insana verecek ideolojiler, 'esitlikci toplum' ve hatta 'komunellik' inanclari, degisim inanci olmadan, israf oldugu kadar tehlikeli durumlar bunlar.

Adorno ve Horkheimer diyor ki, "stereotyped approproation of everything, even the inchoate, for the purposes of mechanical reproduction surpasses the rigour and general currency of any 'real style'..." Yani, mekanik yeniden uretim adina, henuz tam olarak olusmamis da dahil olmak uzere herseyin 'sablonsal' benimsenisi, her tur 'gercek tarz'in titizligine (katiligina) ve genel gecerligine (yani kabul gormuslugune) ustun gelmistir..." . Kotu bir ceviri ama nispeten anlasilir oldugunu umuyorum. Burada bahsi gecen kultur endustrisi ve onun urunleri; uzerinden gittikleri ornek de sesli film ve hatta televizyon. Bu soylem elbette politik gorusler, ideolojilerde de boyle, degil mi? O yuzden cok partililik, birden fazla cep telefonu markasi ile esdeger bir fenomen oluyor artik. Liberalizm yukseliste diyorlar bundan ki lilberalizmin tanimi da bu anlamda kaydi gitti. Bunun farkinda olarak veya olmayarak (ki ikisi de birbirinden kotu) ben liberalim diyenler, bir anda zihnimde mutasyok gecirip, disinde 'yesil bisi' kalmis gicik bir insana donusuyor ve ben onu uyarmayarak kendi capimda ocumu aliyorum sanki. Kanciklik gibi geliyor.

Basortusu veya turban (nasil tercih ederseniz) konusuna takildim, oradan devam edeyim yine. Hem takanlar hem de takanlara gicik olanlar aslinda kendilerini bir stereotip/sablon olarak benimsiyorlar bir anlamda, bunu butunuyle boyle yasayan var, bunu reddederek mucadelesini bu duzeyde veren de var. Fakat insanlari kemalist yapabilen, tek adam arkasindan kosturan; olu oldugu icin, uzerinde yukselen hayalleri yikma ihtimali asla olmayan ve derinlere kazinmis "sig tarih"in ve bu tarihi koruyanlarin (ki onlar da ayri bir sehir efsanesidir) destegiyle buyuk bir ikon olarak hayatlara yerlesmis, dolayisiyla da nesnel degerlendirilme sansini buyuk olcude yitirmis bir kurtarmissa-yine-olsa-kurtarirdi kahraman yaratan; turbanin altina gizlenmis asil sorunlarin gorulmesini engelleyen; detayi kaybeden miyop gozlugu misali bir akil yapisi da iste buradan kokleniyor ve tum bu saydiklarim sayesinde de koklenen seyin devamliligi saglanmiyor mu?

No comments: